Bu Blogda Ara

12 Ocak 2011 Çarşamba

SAKLI KORKULAR

Hepimiz bir şeylerden bir zaman utanmışızdır. Bu nedenle utangaçlık duygusunu tanırız. Eğer bu duygumuz çok sınırlı sayıda sosyal ortamda yaşanmışsa ve uzun süreli bir problem  oluşturmadıysa, ne güzel. Ancak bazı kişiler için başka insanlarla bir arada olmak sürekli bir problemdir. Bu kişiler sosyal ortamlarda kendilerinden hiçbir zaman emin olamazlar. Birileriyle beraber olmadan önce, onlarla birlikteyken ve ayrıldıktan sonra, hep, doğru dürüst konuşmak ve davranmak konusunda endişe yaşarlar. Bazen de utangaçlık öyle boyutlarda yaşanır ki, kişi kendini tamamen başkalarından izole eder ve kendini yalnızlığa mahkum eder.
Örneğin; utangaç bir bebek annesinin eteğine yapışır, onun arkasına saklanır yada başını babasının omzuna gömerse, “aman ne kadar tatlı” deriz. Aynı çocuk büyüdükçe, arkadaş edinmede güçlük çeker, benlik saygısı zayıflar ve sosyal etkileşimleri sınırlı kalırsa utangaç davranışları artık “tatlı” olmaktan çıkmıştır.


Özlem; lisedeyken sadece bir – iki arkadaşı vardı. Üniversitede ikende hiç arkadaş edinememişti. Kemal; okul kafeteryasında her gün tek başına yemek yemekten çok rahatsız oluyor ve kendini çok yalnız hissediyordu. Uğur ; okulda her gün gülüp eğlenen bir grubun üyesi olmayı istemişti hep. Sibel; iş toplantılarında hiçbir zaman yüksek sesle konuşamazdı, hemen yüzünün kızaracağını bilir ve bu durumda daha da çok utanırdı.
Özlem, Kemal, Uğur, Sibel ve sayısı milyonları bulan diğerleri arasındaki ortak özellik bu insanların hepsinin de utangaç insanlar olmalarıdır.  Utangaçlık o kadar yaygındır ki, utangaçlıktan söz edilirken “ psikolojinin soğuk algınlığı” terimi sık olarak kullanılır.



UTANGAÇLIĞIN NELERLE İLİŞKİSİ VAR?

Sosyal Kaygı: utangaçlık iç içe yaşanan yoğun ve rahatsız edici bir duygudur. Çevredeki insanların gözünde utanılacak durum, aptal duruma düşme, onlar tarafından reddedilme yada yetersiz görülme korkusudur. Utangaçlık sorunu olan kişi birileriyle birlikteyken bu kaygıyı nasıl gidereceğine değil, “ne kadar çok kaygılı” olduğuna konsantre olur. Böylelikle kaygısı daha da artar ve bir kısır döngüye girmiş olur. Bakalım aynı zamanda zihninden geçen otomatik düşünceler nelerdir:
·        Kendimi aptal durumuna düşüreceğim, 
·        Söyleyecek hiçbir şey bulamayacağım, donup kalacağım,
·        Eğer ağzımı açarsam sesim bir tuhaf çıkacak,
·        Kalbim fena halde çarpıyor, ya kalp krizi geçirirsem,
·        Çok tuhaf görünüyor olmalıyım,
·        Bir kaçabilsem,
·        Kendimi kontrol edemeyeceğim,
·        Kızaracağım, titreyeceğim.

Önemli olan bu düşüncelerin gerçekçi algılar üzerine oturtulmamış, tam tersi, mantık dışı bir korkuya temellendirilmiş olmalarıdır. Çünkü herkesin onları seyrettiğine, zayıflıklarını yada yetersizliklerini yakalamaya çalıştıklarına inanır ve kaygının kısır döngüsü arttıkça düşünceler de iyice çarpıtılır.

Utangaçlık sorunu olan kişilerin mantık dışı 4 temel inançları şunlardır:
1.     Bir sosyal toplantıda uzun süre durup beklerseniz, iyi bir şey olur.
Bu inanç sohbet başlatmak korkusuyla geliştirilir. Oysa ki, iki kişinin tanışması yada konuşması için en az bir kişinin çaba göstermesi gerekir.
2.     Diğer insanlar sosyal etkinliklere davet edildikleri için şanslıdır.
Çok yanlış. Tam tersi bu bir şans işi değildir. Sosyal olarak aktif olan insanlar, başkaları ile tanışmak ve onlarla zaman geçirmek için çaba gösterirler, kulüplere üye olurlar, başkalarını bir şeyler yapmak için davet ederler.
3.     Nerede olursam olayım sosyalleşebilme olanağım hep aynı olacaktır.
Bu çaba göstermemek için başka bir bahanedir. Oysa bir çok sosyal kulübün insanları bir araya getirmek gibi bir işlevi vardır. Etkinliklerine katıldığınız zaman kendinizi birileriyle birlikte bir şeyler yaparken bulursunuz.
4.     Biri bana karşı ilgisiz görünüyorsa o kesinlikle beni sevmiyordur ve hiçbir zaman sevmeyecektir.
Bu inanç boş yere kendinizi insanlardan çekmenize ve yalnızlık hissetmenize yol açar. Biri sizinle ilgilenmediyse bu sizi sevmiyor anlamına gelmez. Sevgi zaman ister ve bir şeyler paylaştıkça delişir.
Halbuki utangaç olan insanlar bu mantık dışı inançlarının yerine gerçekçi olan inançlar koyabilseler utangaçlıklarını yenme konusunda güzel bir başlangıç yapmış olurlar. Bunlar;
·        Sosyal bir ortama girince herkes biraz kaygı yaşar, bu nedenle bir şeyleri başlatmadan önce tamamen rahatlamayı bekleyemem.
·        Olmadığım biri gibi davranmama gerek yok. Bu beni daha da kaygılandırıyor.
·        Başkalarının beni çok acımasız eleştireceğini düşünüyorum. Gerçekte kendime karşı acımasız olan benim.
·        Sosyal becerileri çok gelişmiş kişiler de her zaman % 100 başarılı değiller. Bu nedenle bir etkileşim istediğim gibi iyi gitmezse çok üzülmemeliyim.
Sosyal kaygı utangaç olmayan insanlar tarafından da yaşanır. Ancak bu kişiler kaygılarını farklı bir biçimde yorumladıkları için  kısır döngüye girmezler. Utangaçlık  sorunu olanlar bu kaygıyı kendi kişiliklerinin bir parçası olarak görürler. Diğerleri ise bir duygu olarak değerlendirirler ve “aynı ortamda kim olsa aynı duyguyu yaşardı” diye düşünürler.
Bu yorumlama farklılığı utangaç olmayan kişilerin kendilerine güvenlerinin daha fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Bir başka deyişle bu kişiler sosyal ortamdaki başarılarının kendilerinden, başarısızlıklarının ise dış etkenlerden kaynaklandığını düşünürken, utangaç kişiler tam tersine, sosyal ortamdaki başarısızlıklarının kendilerinden kaynaklandığını, başarının ise ortam sayesinde gerçekleştiğini düşünürler.
Genelde utangaçlık sorunu olan kişilerde sosyal beceri eksikliği bulunmaktadır. Bir başka deyişle ilişkiyi başlatma ve sürdürme konusunda gereken bir takım sözel olan – olmayan davranış becerilerini  öğrenememişlerdir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder